12 Ocak 2009 Pazartesi

Klavyeler Hakkındaki Gerçekler

Q KLAVYENİN ORTAYA ÇIKIŞI

• Q Klavye pek çok kimsenin sandığı gibi modern klavye standardı değil tüm dünyadaki bilim çevrelerinin kabul ettiği gibi tam bir mühendislik rezaletidir.
• Ve şöyle ortaya çıkmıştır;
• Yazı makinesinin mucidi olan Christopher Latham Sholes, 1867′de icat ettiği yazı makinesinin mekanik harf kollarından herhangi ikisi aynı anda kağıda doğru havalandığında sıkışmaya neden olduklarını farkeder.
• Sholes bu problemin çözümü için, kullanıcının yazım hızını yavaşlatmak üzere harflerin yerlerini alabildiğine karıştırarak en çok kullanılan harfleri elin en zor ulaşabileceği yerlere yerleştirmeyi uygun görür ve Q klavye adını verdiğimiz harf dizilimi ortaya çıkar.
• Bir söylentiye göre de;
• İlk üretilen yazı makinesinin adı “Sholes & Glidden Type Writer” olarak geçer. Buradaki “Type Writer” kelimelerini oluşturan harflerin tamamı Q klavyenin en üst sırasında yer almaktadır.
• Böylece satıcılar, bir kağıda kolayca “Type Writer” yazarak ürünlerinin yeteneğini karşılarındakine gösterme şansı bulmaktadırlar.

ALTERNATİF ARAYIŞLAR

• Washington State Üniversitesinden Prof. Dr. August Dvorak, 1932 yılında İngilizce’de çok kullanılan harflerin klavyenin en kolay ulaşılabilir yeri olan orta sırasına toplandığı bir klavye dizilimi önerir.
• Dvorak’ın araştırmalarına göre, sekreterlerin parmakları gündelik yazı işleri sırasında Q klavyede 16 mil yol alırken Dvorak klavyesinde sadece 1 mil yol almaktadır.
• Ancak daktilo ustalarının Q klavyeye olan mevcut alışkanlıkları ve piyasanın Q klavye tarafından çoktan istila edilmiş olması nedeniyle ve 40 milyon daktilonun değiştirilme maliyeti ortaya çıkınca Dvorak’ın klavyesi yayılamaz ve kaybolup gider.

SONUÇ
• Yani Q klavye 1873′te mühendisliğe aykırılık abidesi olarak tasarımlanmıştı.
• Daktiloların hızlı yazma nedeniyle sık sık bozulmasına çare olarak geliştirilmişti.
• Daktilo kullananları olabildiğince ağır yazmaya zorlamak için olmadık hilelere başvurulmuş, en çok kullanılan harfler klavyenin her sırasına dağıtılmış, (sağ elini kullanan insanları zayıf ellerini kullanmak zorunda bırakacak şekilde) harfler solda toplanmıştı.

F KLAVYENİN ORTAYA ÇIKIŞI
• F klavyenin babası İhsan Yener 1946′dan itibaren Türk dilinin özelliklerine uygun, standart bir klavye geliştirilmesi için resmi makamlara yazılar yazar ve,
• ‘Bilimsel bir klavye yapın, sizin yaptığınızı kabul edelim’ cevabı alır.
• Bunun üzerine yabancı uzmanların da bulunduğu bir komisyon kurulur.
• Türkçe’de kullanılmakta olan tüm kelimelerin istatistiği TDK’nın kılavuzundan yararlanarak çıkarılır ve 29.934 kelime içinde hangi harften kaçar adet bulunduğunu tespit ettikten sonra, parmakların fiziksel güçleri ve hareket özelliklerini de esas alarak harfler yerleştirilir.
• Yaklaşık 30.000 Türkçe sözün ölçü alındığı bir değerlendirmede a harfi 26.323, e harfi 16.308, k harfi 13.542, i harfi 13.384, m harfi 11.263, l harfi 10.496, t harfi 9.669, r harfi 8.698 kez geçmekteydi.
• Bunlar Türkçe’de en çok kullanılan harflerdir. Bu oran göz önünde bulundurularak söz konusu harfler, F klavyede en uygun yerlere yerleştirilmişti.
• Ellerin kullanım yüzdesi de hesaplanarak yapılan klavyede sol el yaklaşık yüzde 49, sağ el de yüzde 51 oranında kullanılacak şekilde harfler yerleştirilir.
• Türkçe’nin fonetik özelliğine uygunluk açısından sesli harfler sol elde toplanır.
• 20 Ekim 1955′te standart Türkçe klavye olarak kabul edildi.
• Türkiye’de o zaman 40 bin kadar yazı makinesi vardı.
• Bu 40 bin yazı makinesi olduğu gibi bırakılır. Amaç Gazi’nin yaptığı gibi geleceği kurtarmaktır.
• Gümrük kanunlarına ‘bundan sonraki ithalat standart Türk klavyesine uygun olacak’ diye bir madde konur.“
• 1974 yılında Türk Standartları Enstitüsü tarafından da F klavye zorunlu standart olarak kabul edildi.

F KLAVYENİN BAŞARISI
• 1955′ten itibaren uluslararası daktilografi ve steno yarışmaları başladı.
• Yarışmacılarımız bu şampiyonalarda 28 defa dünya birincisi oldular.
• Bu birinciliklerin 14′ünde dünya rekoru kırıldı.
• Hatta Fransızlar ‘Türkler yarışma için özel olarak tertip edilmiş bir klavye kullanıyorlar’ diye itiraz ettiler.
• 6 saat süren tartışmalardan sonra, Fransızlar’a siz de yapın o halde özel bir klavye’ denilmiştir.
• 2003 Dünya Bilgisayar ve Stenografi Şampiyonası’na “F klavye” ile katılan Türk yarışmacıları takım halinde dünya 2’ncisi olmuşlardır.

PEKİ YA “Q TÜRKÇE” KLAVYE
• Tüm dünyada bilgisayarın evlere girmeye başlamasıyla Türkiye’de büyük oranda bilgisayar ithal etmeye başladı.
• Ancak ithal edilen Q klavyeler ya Türkiye’de F klavye düzenine göre tekrar birleştirildi, ya da fabrikadan F klavye standardına göre istendi.
• Özellikle ikinci yöntem kullanıcıya yüklü bir maliyet demekti. Çünkü fabrikalar dünyadaki tüketime oranla az sayıdaki F klavye talebini özel üretim olarak fiyatlandırıyorlardı.
• 1990’lı yıllarda yaygınlaşan Dizüstü bilgisayarların klavyelerini F standardına dönüştürme maliyeti ise kullanıcıları caydıracak düzeyde fazlaydı.
• İşte “Q Türkçe” denilen uyduruk klavye düzeninin ortaya çıkmasına İthalatçı firmaların F klavyeye olan duyarsızlığına kullanıcıların bilinçsizliğinin eklenmesi neden oldu.
• Böylece hem fabrikalar farklı üretim yapmaktan kurtulmuş hem de Türk kullanıcıları avlanmış oldular.

F’mi, Q’mu KARŞILAŞTIRMA
• Türkçe’de en çok kullanılan harfler olan a, e, k, i, m, l, t ve r harfleri F klavyede en uygun yerlere yerleştirilmişti.
• Q klavyede ise en çok kullanılan harfler tabir caizse klavyenin en ücra köşelerine dağıtılmış durumdadır.
• Buna karşılık, örneğin Türkçe’de 30.000 sözde sadece 125 defa geçen ve en az kullanılan harf olan j harfi, Q klavyede en uygun yere konulmuştur.
• F klavyede bu harfin yerinde Türkçe’de en fazla kullanılan ünsüz olan k harfi bulunmaktadır
• Türkçe’de genel olarak sessiz harfler ve sesli harfler sözcük içinde hemen hemen eşit sayıda bulunduğu için, klavye bu harfleri her iki ele de eşit miktarda dağıtır.
• Bu iş bölümü sayesinde yorulmak nedir bilmeden saatlerce tıkır tıkır yazı yazılabilir.
• F klavyeyi 10 parmak yazan bir Türk’le, Q klavyeyi 10 parmak yazan Amerikalılara aynı İngilizce metin veriliyor.
• Amerikalılar dakikada 32–35 kelime; Türk 72 kelime yazıyor!
• HP Türkiye Genel Müdürü Şahin Tulga, SAP Teknoloji Günleri 2003′te Amerika’da aldığı eğitim sürecinden bahsederek düşünme eyleminin daima anadilde yapıldığını, bunun yaratıcılık ve özgüveni tetikleyeceğini, Türkçe için özel olarak geliştirilmiş F klavyenin de bu ana çıkış noktası nedeniyle özellikle kullanılması gerektiğini savunmuştur.

SONUÇ
• Verimlilik açısından bir İngiliz için Q klavye ne kadar kötüyse bir Türk için Q Türkçe klavye ondan daha da beterdir.
• Ve zamanında tüm dünyada gıpta ile bakılan F klavye, uluslararası başarısına rağmen, halkımızın bilinçlendirilmemesi nedeniyle bugün gençler arasında çağdışı bir klavye standardı olarak biliniyor.
• Türk dilinin özelliklerine göre on parmakla-bakmadan klâvye kullanma yöntemi için çok verimli bir Standart Türk Klâvyesi 1955 yılından beri resmen varolduğu halde,
• İngilizce dahil hiçbir dil için uygun olmayan ve 130 yıl önce on parmak yönteminin bilinmediği bir dönemde belirlenen ve Türkçe’deki binlerce sözcüğün yazılmasını zorlaştıran Q klâvyeyi modern bir klavye standardı zanneden,
• Ve bu uyduruk klavyeye eklenen, Türkçe’ye has 7 harfin, en kullanışsız yerlere bilinçsizce yerleştirilmesiyle oluşturulmuş klâvyeyi de Q Türkçe standardı olarak kabullenen kullanıcıların bu hususta bilinçsiz oluşları,
• Türkçe yazım konusunda verimliliği en az 10/1 oranında düşürmektedir.

ÇÖZÜM VAR MI?
• Şu anda tüm dünyada milyonlarca bilgisayar kullanıcısı Q klavye kullanıyor.
• İngilizce konuşan ülkelerde dahi verimliliği büyük oranda düşürdüğü kesin olarak kanıtlanmış olan ve bilim çevrelerinde eleştirilen Q klavye standardını değiştirmek maalesef imkansız görünüyor.
• Bu kadar yaygınlık kazanmış bir Dünya standardını değiştirmek hiçbir firmanın ve uluslararası kuruluşun göze alamayacağı bir maliyete ve piyasa pazar payı riskine denk düşüyor.
• Üstelik artık klavye kullanımı yakın zamanda tarihe karışacak gibi görünüyor.

GELECEK
• Artık 21.Yüzyılın iletişim sistemi ses tanıma ve el yazısı tanıma teknolojisi üzerine geliştiriliyor.
• Microsoft’un önümüzdeki yıllarda piyasaya çıkacak işletim sistemlerinde bu teknolojileri etkin şekilde kullanmaya başlayacağı biliniyor.
• Yani klavye savaşları artık her geçen gün anlamını yitiriyor.
• Klavye öyle hemen ortadan kalkmayacak, belki dinazor olarak tabir edilen 1,44MB disket sürücüler gibi uzun yıllar masaüstümüzde yerini koruyacak.
• Ama artık F klavye konusundaki başarısızlıktan ders alarak yeni teknolojiler için yatırım yapmak gerekiyor.

NE YAPMALIYIZ
• Bu teknolojiler henüz yaygın kullanıma sahip olmasada teknoloji şirketlerinin uzun zamandır en çok ARGE yatırımı yaptıkları konular olduğu biliniyor.
• Ve artık önümüzdeki 5 yıl içerisinde bilgisayarlarımızı sesli komutlarla idare edebileceğiz ve mektuplarımızı dijital kağıtlara el yazısı ile yazmaya başlayacağız.
• Dünyanın dijital bir küreye dönüşmeye başladığı 21.yüzyılda en başta TDK olmak üzere Türkiye’deki üniversiteler ve TÜBİTAK gibi kuruluşlar hiç vakit kaybetmeden başta ses tanıma ve el yazısı tanıma gibi teknolojilere Türkçe’nin de entegre edilmesi için yatırım ve çalışmalara başlamalı Türkçe’yi yurt dışındaki geliştirme labaratuvarlarının eline bırakmamalıdır.
• Microsoft Türkiye gibi önemli uluslararası bağlantıları olan kuruluşlar ve ithalatçı firmalar yeni teknoloji yazılım ve donanımlarda Türkçe’nin nasıl destekleneceği ile ilgili ortak bir çalışma grubu oluşturarak öneriden ziyade geliştirme aşamasında aktif rol oynayarak teknoloji ve insan gücü desteği sunmalıdır.
• Bizler de;
• Artık çok geç olsa da F klavyeye çağdışı bir nesneymiş gibi bakmaktan kurtulup, gurur duyulacak bir başarı olduğunu bilmekle işe başlayabiliriz.
• Ve;
• Bir 10 yıl sonra evimize aldığımız bilgisayarla iletişim kurmak için İngilizce kullanmaya mecbur kalmamak için,
• Şimdiki çocuklarımızın Türkçe’nin yok sayıldığı bir teknoloji ile yetişmesine göz yummamak için,
• Kısaca bilgisayar dediğimiz akıllı veri işleme sistemlerinin artık otomobilden beyaz eşyaya her alanda yoğun olarak kullanılacağı yakın gelecekte,
• Yeni tanışacağımız teknolojilerde ve kullandığımız tüm programlarda Türkçe desteği konusunda ısrarlı ve yön verici tavır takınmalıyız.

Ali Erkan İMREK

11 Ocak 2009 Pazar

Gittin emma ki kodun hasret ile canı bile

Gitdin emmâ ki kodun hasret ile cânı bile
İstemem sensiz olan sohbet-i yârânı bile

Devr-i meclis bana gird-âb-ı belâdır sensiz
Mey-i rahşânı değil sagar-ı gerdânı bile

Bağa sensiz bakamam çeşmime âteş görünür
Gül-i handanı değil serv i hiramanı bile

Sineden derd ile bir âh edeyin kim dönsün
Aksine çerh-i felek mihr-i dirahşanı bile

Hâr-ı firkatle Neşâtî-i hazînin vâ hayf
Damen-i ülfeti çâk oldu giribanı bile

Neşâti

8 Ocak 2009 Perşembe

Pardusa Osmanlıca Klavye Desteği

Arkadaşlar kendi çapımda Pardusa Osmanlıca klavye desteği oluşturdum. Burada paylaşmak istedim.

Uygulamanın amacı kısaca şu. Klavyede hangi harfi görüyorsanız ona bastığınızda o harfin Osmanlıca karşılığını yazmış oluyorsunuz.

Aklınıza hemen şu soru takılabilir. Osmanlıcada olup da Latin alfabesinde olmayan sesler ne olacak. Onları da "Shift" ya da "Alt" tuşlarının beraberinde kullanarak elde edebiliyoruz.

Osmanlıca (f) Klavye İndir

Osmanlıca (q) Klavye İndir

3 Ocak 2009 Cumartesi

Olmaz Olsun

Gidene söven
Geleni öven
Garibi döven
Güçlüyü seven
Bu çağın düzeni
Bu çağın düzeni
Olmaz olsun
Alçağın düzeni

Kuduza pençe
Taşa kelepçe
Villaya peçe
Konduya kepçe
Bu çağın düzeni
Bu çağın düzeni
Olmaz olsun
Alçağın düzeni

Yarına safra
Vurguna şifre
Zengine sofra
Yoksula tafra
Bu çağın düzeni
Bu çağın düzeni
Olmaz olsun
Alçağın düzeni

Koltuklar beleş
Kuzgunlara leş
Yiğide kalleş
Kahpeye kardeş
Bu çağın düzeni
Bu çağın düzeni
Olmaz olsun
Alçağın düzeni

Ömer Lütfi Mete
2000

İnsanlık Budur

Hây u huydan fâriğ ol âlemde insanlık budur
Pendini gûş eylegil mûrun Süleymanlık budur

Her kime kılsan nazar sen ânı senden yeğ bilüp
Görme kendü kendüzün zirâ ki şeytanlık budur

Her ne kim sana sanursın sen anı kardaşına
Filhakîka sözümü gûş it Müslümanlık budur

Âkil isen istediğin iste âhir sendedür
Gayri yerden ister isen bil ki nâdanlık budur

Nefse hazzın ey Muhibbî virmegil hayvan-sıfat
Zabt-ı nefs it ârif ol âlemde insanlık budur

Muhibbî (Kanuni Sultan Süleyman)

Adı Aşk

Cihânı hiçe satmakdur adı aşk
Döküp varlugı gitmekdür adı aşk

Elinde sükkeri ayruga sunup
Ağuyu kendi yutmakdur adı aşk

Belâ gökden yağmur gibi yağarsa
Başını ana dutmakdur adı aşk

Bu âlem sanki oddan bir denizdir
Ona kendini atmakdur adı aşk

Var Eşrefoğlu Rûmî bil hakikat
Vücûdu fâni etmekdür adı aşk

Sükker: Şeker
Ayrug: Başkası
Ağu: Zehir
Od: Ateş

Eşrefoğlu Rûmî
İznik’te doğdu. Bursa’da medrese öğrenimi gördü. Hacı Bayram Velî’ye intisap etti. İrşat göreviyle pek çok yeri dolaştı. İznik’e döndü. Kadiriye’nin Eşrefiye kolunu kurdu. Hece ve aruzla şiirler yazdı. Şiirleri Divan’da toplandı.

Şuhnâme

Allah bilir güzelim
Kurşun geçirmez dualar da bilmezsin
Batıl fenlere talim
Karanlıkta tam yol, güneşte izin
Güzelim Allah bilir
Geçimin mercedes, içimin benzin
Yüreğin yufka demir

Allah bilir güzelim
Necip şiiir de bilmezsin herhalde
Seninki bir kuş bilim
Bütün hayalgücün bir sıkım belde
Güzelim allah bilir
Uzun havayı da sevmezsin, gazelde
İlle pop yersin kafir

Allah bilir güzelim
Sen sevmeyi de bilmezsin bir defa
Her aç göze bir dilim
Her tesadüfte şapur şupur vefa
Güzelim Allah bilir
Annen bürünmüş yedi kat çarşafa
Sende bir yaprak incir

Ömer Lütfi Mete

Monna Rosa

Aşk Ve Çileler

Monna Rosa, siyah güller, ak güller
Geyvenin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Monna Rosa siyah güller, ak güller

Ulur aya karşı kirli çakallar
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa
Monna Rosa, bugün bende bir hal var
Yağmur iğri iğri düşer toprağa
Ulur aya karşı kirli çakallar

Açma pencereni perdeleri çek
Monna Rosa seni görmemeliyim
Bir bakışın ölmem için yetecek
Anla Monna Rosa, ben bir deliyim
Açma pencereni perdeleri çek...

Zeytin ağaçları söğüt gölgesi
Bende çıkar güneş aydınlığa
Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi
Seni hatırlatıyor her zaman bana
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi

Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar
Işıksız ruhumu sallar da durur
Zambaklar en ıssız yerlerde açar

Ellerin ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi
Ellerinden belli oluyor bir kadın
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin ellerin ve parmakların

Zaman ne de çabuk geçiyor Monna
Saat onikidir söndü lambalar
Uyu da turnalar girsin rüyana
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar
Zaman ne de çabuk geçiyor Monna

Akşamları gelir incir kuşları
Konar bahçenin incirlerine
Kiminin rengi ak, kimisi sarı
Ahhh! beni vursalar bir kuş yerine
Akşamları gelir incir kuşları

Ki ben Monna Rosa bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında
Hayatla doldurur bu boş yelkeni
O masum bakışlar su kenarında
Ki ben Monna Rosa bulurum seni

Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa
Henüz dinlemedin benden türküler
Benim aşkım sığmaz öyle her saza
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa

Artık inan bana muhacir kızı
Dinle ve kabul et itirafımı
Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
Alev alev sardı her tarafımı
Artık inan bana muhacir kızı

Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış
Bir gün gözlerimin ta içine bak
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak

Altın bilezikler o kokulu ten
Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne
Bir tüy ki can verir bir gülümsesen
Bir tüy ki kapalı gece ve güne
Altın bilezikler o kokulu ten

Monna Rosa siyah güller, ak güller
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Aaahhh! senin yüzünden kana batacak!
Monna Rosa siyah güller, ak güller

Sezai KARAKOÇ